Yakıcı güzelliği başına dert olmuş, evlenip yuva kurmak isteyen Seval, geçmişine sünger çekmek istemektedir. Kendisine yeni bir hayat kurmak için tayinini İstanbul'dan Ankara'ya çıkaran Celal'in yolu Seval'le birleşir. Seval'in çalıştığı kurumda, ona hayran olan ve onu her an izleyen Cemal için Seval'in kaderi, Tanrı'yı anlamanın bir yoluna dönüşür. Gizem ve Elif'le yapılan Postmodern buluşmaların yanına eklenen, bazen hayal, bazen rüya, bazen de gerçeğin birbirine girdiği ilişkilerle şekillenen bu hayatı izleyen bir kişi daha vardır: Kemal.
"Bir günaha bulaşma cesareti göstermem, ruhumu kirletmem, bu tür korkuları hiç duymayan bir erkeğin, yüzlerce kızla birlikte olmasından daha cesur bir adımdır. Çevreme, toplumsal değerlere, ahlâkî kurallara karşı kendimi ispatlama işi değil bu, insanların benim hakkımda ne düşündüğüyle ilgilenmem. Böyle bir durumda, direk olarak varlığımın anlamına isyan etmiş, Tanrı'ya meydan okumuş olacaktım. Zaten bana göre, şu hayatta mücadele etmeye değer tek varlık Tanrı'nın kendisidir. Eğer kavga edeceksem en güçlüsüyle yapmalıyım."